Basın – Koleksiyoner için Estetiğin Çoğul Yansımaları

posted in: Media | 0

Koleksiyon, değerli eşya ve özgün sanat eserlerini toplama ve koruma geleneğidir. Tarihsel olarak bakıldığında dinsel, siyasal ve sanatsal amaçlarla toplandığı görülmektedir. Asur, Babil, Hellenistik, Gotik, Maniyerizm, Rönesans ve Modern gibi farklı dönemlerde koleksiyon değeri taşıyan nesnelerin sosyal prestij ve yatırım amacı güdülmeden korunduğu (İtalya’da Medici ailesi) söylenebilir. 18 ve 19 yüzyıla gelindiğinde koleksiyonerlerin moda değerlerine ve uzmanlaşmış bilimsel koleksiyonerliğe yönelmeleri dikkat çekmektedir. Bu yüzyıllarda doğu kültürüne duyulan ilgi nedeniyle doğu sanatı koleksiyonerliği de yaygınlaşmıştır.

Modern yüzyıl, kavramlar, nesneler, enformatik ve sergileme pratiklerinin olgunlaştığı süreç ile başlamıştır. Bu süreç, estetik bir anlam üretmekten çok bilgi ve kavramın ciddiye alınması gerektiğini ve sanat eserinin yatırım aracı olduğunu öngörmüştür. Çağdaş sanatçı Serap Kökten’in çalışmalarındaki yansıyan psikolojik, tarihsel ve kültürel formlara yönelik yansımalar, çeşitli estetik kuramlarına konu olduğu ve estetik değerlerin çağdaş olabildiği inancının korunduğunu göstermektedir. Bir koleksiyoner için kavramsal değil çoğul estetik değerlerin önerisi olan bu çalışmalar, estetik değerlerin (asal)hala neden geçerli olduğunu göstermek adına önemlidir.
Anahtar Kelimeler; Serap Kökten, yansıtma kuramı, Modern yüzyıl, Koleksiyoner

MULTIPLE AESTHETICS PROPOSAL FOR COLLECTOR

Collection is the tradition of collecting and protecting the valuables and original artwork. Historically, it started with religious, political and artistic purposes. It could be said that the objects having the value of collection were protected without social prestige and investment purposes in different periods such as Assyrian, Babylonian, Hellenistic, Gothic, Mannerism, Renaissance and Modernism (Medici family in Italy). In 18th and 19th centuries, it draws attention that collectors directed to fashion values and specialized scientific collectorship. In these centuries, the collectorship of eastern art was widespread due to the interest in eastern culture.
Modern century started with the process when the practices of concepts, objects, informatics and exhibition got matured. This process foresaw that information and concept should be taken serious and artwork was a way of investment rather than producing an aesthetic meaning. The reflections about the psychological, historical and cultural forms in contemporary artist Serap Kökten show that they are subject matters, and aesthetic values could be contemporary. These studies which are proposal of multiple aesthetic values but not conceptual for a collector are important in the aspect of showing why aesthetic values /prime) are still valid.

Keywords; Serap Kökten, Reflection Theory, Modern century, Collector
*İnönü Üniversitesi Güzel sanatlar ve Tasarım Fakültesi

Giriş
Türkiye’de çağdaş sanatın gelişim sürecinde müzayede, koleksiyoner, koleksiyon, müze ve galeri şartları olgunlaşmıştır. Gelinen noktada genç sanatçıların sanat pratikleri açısından çok yönelimli çalışma tarzları ve yurt dışı deneyimleri Türk sanatı için de önemli bir gelişmedir. Koleksiyoner ve galeriler tarafından çağdaş genç sanatçıların keşfedilmesi, küresel piyasalarda tanınması bakımından oldukça anlamlıdır. Bu bakımından genç sanatçıların eserlerinin sadece piyasa değerleri yönünden değerlendirilmesi olarak görülmeyip genç sanatçıların güçlendirilmesi açısından önemlidir.
Günümüz sanatçılarına genel olarak bakıldığında modernite ve çağdaş sanatın çoğul ifade gücüyle daha geniş konularda çalıştıklarını söylemek mümkündür. Artık Rönesans ya da empresyonist dönemler gibi belli konulara odaklı değildir. Bunun Türk sanatı ve sanatçılarını da etkilediğini özellikle genç sanatçıların kültürel kimlik konularını işleyerek kendilerini küresel ortamlara taşımaktadırlar. Kültürel yapıların değişim süreçleriyle birlikte oluşan yeni algı biçimleri ve küresel konularındaki etkinin çağdaş sanat üzerinde ciddi etkileri yaşanmaktadır. Estetik beğeninin bilgi ve kavramların yarattığı paradigmanın dışında yeniden gündeme gelmesi sanatçıların ilgi duyduğu bir konu olması bunu sağlamaktadır. Çünkü estetik değerleri yansıtan eserlerin beğeni bakımından güçlü olması, eserde kalıcılığı konusunda önemlidir. Bu noktada dikkat çeken bir nokta da sanat eserinin fetişleştirme kaygısıdır. Adorno’ya göre sanatın fetişleşmesi,“Sanatın kullanım değeri, diğer bir deyişle sanatın varlığı tüketicinin gözünde bir fetiş haline gelir; asıl fetiş, yani sanat yapıtlarına toplumsal olarak biçilen ve üstelik düzeyleriyle karıştırılan prestij değerleriyse, sanat yapıtlarının tek kullanım değeri, tüketicinin keyif aldığı tek nitelik haline gelir.”(Adorno, 2009;96)
Çağdaş sanatçı Serap kökten’in çalışmalarında çok geniş konularda yansıttığı estetik unsurları görebiliriz. Bu konuların hem güncel imgelerden oluşması hem de referansları ve taşıyıcı değerleri yansıtması bir koleksiyonerin olduğu gibi izleyicilerin beğeni beklentilerini içermektedir. Sanatçının geniş içerikli konulara yönelmesi, estetik deneyimler ve birikimlerin geldiği noktanın sanatçıda uyandırdığı etkilerdir. Sanatçının çalışmalarını, Psiko-kathartik yaklaşımlar, Yansıtmacı Mimetik yorumlar ve Kültürel sembolik yansımalar olarak ayırmak olanaklıdır.

Yansıtmacı Mimetik yorumlar

Mimesis bir kavram olarak Platon ve Aristoteles tarafından dile getirilen, doğanın taklidini ifade eden bir düşünce biçimidir ve sanatta temsilin rejimidir. Sanatçı-nesne-imge ilişkisinin yoğunluğu bu temsil rejimi üzerinden sorgulanışıyla bütünleşmiştir. Sanatçının eserlerindeki yer alan yansıtmacı yorumlarda özellikle dünya kültürüne katkıları olan figürler görülmektedir. Bu figürlerle (Nietzsche, Herakleitos, İbn-i Sina, Ömer Hayyam, Sokrates, İbn-i Sina, Charles Chaplin) onları yansıtan değerlerle birlikte temsil edilmektedir.
Mimetik anlayışın estetik boyutu, temsil etmenin benzerliğe sağladığı olanaklarla bağıntılıdır. Sanatçı’nın, “Sokratesçi İroni”, adlı çalışmasında (Bkz.Görsel.1) İroni’nin kökenleri açısından düşünüldüğünde Platon’un ve Sokrates’in, “ironi kavramı”na ilişkin olgu ve durumlarda, iç ve dış arasındaki güzelliğe dayalı ilişki bulunabileceği sonucuna varılabilir. Sokrates’in, “iç” güzelliğiyle çirkin bir “dış görünüş”e denk gelmesi, gerilimli zıtlık ilişkisiyle “ironi” kavramına yönelik başlangıç noktası oluşturur. Böyle bir durumda, ironinin yapısal bir özelliği olan görüntü ile içerik arasındaki çelişki sanatın tüm dönemlerinde estetik yapıyla ilişkili görünmektedir. İroni kavramının tarihi gelişimi yönünden çeşitli ayrışmalara sahip olması ve ağırlıklı olarak İroniyi “tersini söyleme” ya da “yapıyormuş gibi yapma” kavramlarıyla olgunlaşmaktadır. Ve bu durum İroni’nin çeşitlerini gündeme taşımakla birlikte sıradan olmaktan uzaklaşmaktadır.
İroni’nin eleştirel tavrı sanatın kullanım aracı halindeki yansımaları evrenin ve hayatın çelişki gerçekliğine sorumluk yükleyen bir teknik olmuştur. Modern başlangıçta evrene ve insana sorgulayıcı yaklaşan tavrın bir yönüyle estetik niteliğine dikkat çeken ironinin teknik olarak uygulama alanı genişlemiştir. Bazı politik ve sosyal dengesizliğin estetik ve nihilist bir yansımayı geçerli sayan açıklamalarını estetik boyutla görselleşmiştir.
Sokratesçi ironiye dahil olan sanatçı, kendine fantastik figürler ve ona ait ironik alanlar yaratmıştır. Bu yüzden Sokratesçi ironi bir sonraki yüzyıla da referans olabilmektedir.

skiro
Görsel.1 Sokratesçi İroni, 70 x 50, Serigrafi, 2014 (Sanatçının izniyle)

Psiko-kathartik yaklaşımlar

Sanat ve psikanalitik teoriler arasındaki biçimsel yansıma duyusal yapı estetiğinin etkilerini açıklamakta önemli unsurdur. İlk başlarda bu etkilerin en çok üzerinde kurulan konusu duygusal yansımalar olmuştur. Ancak duyusal keşif alanının genişlemesiyle, sanatsal yansıması konusunda önemli role sahiptir. Bu sanatın duyguda gerçekleşen durumları ve ilham süreçlerini değişime uğratarak şiddetin benlik nesnesine dönüştüğünü sembollerle açıklamasıdır. Sanat eserinin çoğu dış görünüş bakımından bir çok düşünüre göre sanat aynı zamanda insanın en derin yönünü ortaya çıkarabilen, bilinç ve bilinçdışını birleştiren ve bu nedenle insanı ruhsal olarak tanımlayan bir şeydir. (Erzen, 2011;93)
Katharsis, antik dönemlerde ruhun arındırılması ve ruhsal gerilimleri sona erdirme sürecini olgunlaştıran bir kavram olarak kullanılmıştır. Aristoteles’in tragedya kuramında ve psiko-etik literatürün öncelikli konuları arasında yer almıştır. Katharsis, yalnızca psikonalitik ve sanatsal değil politik ve dinsel amaçlı olarak da kullanılmıştır. Sanatın tiyatro, edebiyat ve müzik alanlarında bireyin duygusal boşalımını daha rahat sağlatabilmesi, katharsis üzerinden yoğunlaşmıştır.
Katharsis olgusu her yüzyılın sanat anlayışına yoğunlaşmış yansımalar içermektedir, Lukacs, Katharsis görüngüsünü yalnızca trajik öğe ile sınırlandırılmayacağını göstermeyi çalışır. Sanatçılar, kaotik iç dünyalarında oluşan sıkıntı, acı ve tutku gibi duygulardan arınma olarak yansıtmışlardır. Ve bu noktada doğal olarak Katharsis, sanatın kendisinde oluşan sarsıntılarla yaratılan bir sonuç haline gelmiştir.
Duygusal baskının ilham kaynağı haline gelmesiyle duygusal fragmanlar olarak ele alınması estetiksel yaklaşımın göstergesel içeriğin yoğunlaşmayı gerektirmektedir. Sanatçı’nın “Duygu Fragmanları” çalışmasında (Bkz. Görsel.2) duygularını nesnelleştirmiş ve resmin merkezinde yer almış ve kendine etkileşim düzeni oluşturmuştur. Resmin merkezinde buluna sembolik nesne, benlik ve benlik nesnelerinin ilişkilerini göstererek duygu fargmanlarına yönlendirmektedir. Bu etkileşim düzeninin hiyerarşisini anlayabilmek içindir ve yaşadığımız çağın ruhsal travmalarını yansıtma olarak ele almayı önermektedir. Duygusal fragmanlara tanınan öncelik ve onu güncel kılan bir örneğin olması çağının yazgısına çağdaş olgularla yanıtlar aramak ve egoların hoşnutsuzluklarını yeniden doğrulama girişimidir. Bu sanatçının her defasında kendi duygusal modelini yeniden yaratan ve imgesel gerçekleriyle sınanmak isteyen yaşam tercihleridir.

dyg

Görsel.2 Duygu Fragmanları, 80 x 60, Mdf Üzerine Karışık Teknik, 2009( Sanatçının izniyle)

Kültürel sembolik yansımalar

Kültürel yaşamın bir parçası olan semboller toplum tarafından değeri olan varlıkların yansımalarıdır. Bütün kültürlerde yaygın olarak kullanılan semboller kendine yüklenen anlamların sonuçlarıdır. Bu sonuçları sağlayan en güçlü olanlardan biri de sanattır. Sanat eseri düşünceden çok duyguda belirir, gerçeğin doğrudan doğruya ifadesinde çok semboldür( Read, 2014;3).
Tavuskuşu çeşitli sanatlar için doğu-batı kültürlerinin antik dönemlerden başlayarak günümüze kadar gelen önemli bir motif olmuştur. Ortadoğu ve Hellenisitk dönemde güzelliğin ve masalların favorisi haline gelmiştir. Mısır, Yunan ve roma mitolojinde nazar kültüründe önemli olmuştur. Romalılar döneminde ölümsüzlük sembolü olarak mozaik ve freskler dekorasyon olarak tavuskuşu kullanılmıştır. Tavuskuşu İslam kültüründe cennet kuşu olarak değer kazanmış ve İslam sanatlarında minyatürlerde kullanılmıştır. 16 yüzyılda iznik tabaklarında yine 17 yüzyılda Anadolu kasabasında üretilen seramiklerde Tavuskuşu çiçekler ve tomurcuklar gibi çeşitli bitkisel formların yanında seramik ve çinilerin vazgeçilmez konusu haline gelmiştir. Tavuskuşu eski zamanlardan beri zenginlik ve güzelliğin yanı sıra tehlikeli bir gurur sembolü olmuştur.
Tavuskuşu, Batı görsel kültüründe özellikle 1800 lerde William Morris gibi tasarımcılar sanayi öncesi zanaat dayalı üretim sisteminin bir modeli olarak benimsemiştir. Bu süreçte diğer kültürlere bir yönelme olarak özellikle Japonya ve İslam dünyasının tasarımlarından esinlenilmiştir. 19. yüzyılın gelindiğinde batı sanatında Tavuskuşu, Art Nouveau ve Art Deco döneminin içine bir tercih edilen motif olarak dekoratif doğal tasarımlar olarak kullanılmıştır.
Tavuskuşu motifinin büyük kültürlerde estetik açıdan sembolik değerler taşıdığı görülmektedir. Sanatçının “Tavuskuşu” yorumunda (Bkz. Görsel.3) gözlenen sembolik yansımalar, kültürel taşıyıcılığı üstlendiğini göstermektedir. Burada tavuskuşu yorumu dekoratif bir tarzdan çok anlam derinliği olan soyutlama biçimindedir. Sanatçı doğada hiç değişmeden hala mevcut olan estetik biçimleri izleyicinin estetik beğenisine yönlendirmektedir.

tvs

Görsel.3 Tavuskuşu, 95×60 cm, Tuval Üzerine karışık Teknik (Sanatçının izniyle)

Özet

Koleksiyon, özgün sanat eserlerini toplama ve koruma biçimleridir. Bu toplama ve koruma biçimini tüm ülkelerde görmek olanaklıdır. Türkiye’de çağdaş sanatın gelişim sürecinde müzayede, koleksiyoner, koleksiyon, müze şartları olgunlaşmıştır. Gelinen noktada genç sanatçıların sanat pratikleri açısından çok yönelimli çalışma tarzlarının koleksiyoner tarafından desteklenmesi ve korunması Türk sanatı için de önemli bir gelişmedir. Çağdaş sanatçı Serap Kökten’in çalışmalarındaki yansıyan psikolojik, tarihsel ve kültürel formlara yönelik yansımalar, çeşitli estetik kuramlarına konu olduğu ve estetik değerlerin çağdaş olabildiği inancının korunduğunu göstermektedir. Estetik beğeninin bilgi ve kavramların yarattığı paradigmanın dışında yeniden gündeme gelmesi sanatçıların ilgi duyduğu bir konu olması bunu sağlamaktadır. Serap Kökten gibi sanatçıların geniş içerikli sanat konularına yönelmesi, “Küratörlerin şekillendirdiği sanatsal zemin yerini, piyasaların hüküm sürdüğü kavramsallıktan ziyade geleneksel sanat anlayışının güzellik temelli estetik değerine önem veren bir zemine bırakabilir (Erden, 2012; 145) Güzellik değerlerinin öne çıktığı süreçte bu konuların hem güncel imgelerden oluşması hem de referansları ve taşıyıcı değerleri yansıtması bir koleksiyonerin olduğu gibi izleyicilerin beğeni beklentilerini içermektedir. Sanatçının çalışmalarını, Psiko-kathartik yaklaşımlar, Yansıtmacı Mimetik yorumlar ve Kültürel sembolik yansımalar olarak ayırmak olanaklıdır.

Necmi Karkın

KAYNAKÇA
Adorno Theodor W. Kültür Endüstrisi Kültür Yönetimi, Çev; Elçin Gen, Nihat Ülner, Mustafa Tüzel, İletişim/sanathayat dizisi, İstanbul 2009
Erden Osman, Çağdaş sanat hakkında bilmeniz gereken her şey, Tempo yayınları, İstanbul 2012
Erzen Jale Nejdet, Çoğul Estetik, Metis yayınları, İstanbul, 2011
Read Herbert, Sanatın Anlamı, Çev; Nuşin Asgari,Hayalperest Yayınevi, İstanbul, 2014